Chucho Valdes: One-man Band of Latin Jazz!

Kings Place hosted a magnificent concert by legendary Cuban pianist, composer and arranger Chucho Valdes on 22 November 2014. This sold-out show was a highlight of London Jazz Festival.

To be completely honest, I almost got disappointed at first that Chucho was alone in the stage, it was Latin jazz after all! It took me only two songs to admit my mistake because he was actually a one-man band! His complex harmonies likened the music to a jigsaw puzzle amusing to assemble. We were mesmerised to see Chucho’s hands “float like a butterfly” on the piano. The 72-year-old pianist played all the songs by heart, but we should not be surprised: Chucho started to learn music at three years of age. His first teacher was Bebo Valdes, his father and soundtrack composer of “Chico and Rita”, an admirable animated film for adults. As `one of jazz piano’s great virtuosos’ ***, Chucho won eight Grammy awards during his career, including three Latin Grammys.

Latin cazının maestrosu Chucho Valdes (Fotoğraf: Özgür Yüzak)

Chucho Valdes: Maestro of latin jazz… (Photo credit: Ozgur Yuzak)

The concert was devoted not only to Cuban music, but also to jazz and Latin jazz. We enjoyed very popular songs such as Duke Ellington’s exciting “Caravan”, “Besame Mucho”, maybe the most worn-out song of all times and Barbra Streisand’s famous ballad “People.” But it was not same old same old, as Chucho gave these songs a kiss of life! Also, thanks to his original arrangement, “Over the Rainbow” did not feel incomplete without vocals.

After one set without intervals, Chucho sighed when he was requested an encore. He made us laugh. He then was convinced to a second encore thanks to our ceaseless applause. When it was all over, I did not quite get how 75 minutes flew away! I was still driven by the Cuban breeze Chucho delivered with his floral shirt, and his amazing music.

*** According to The Guardian’s jazz critic John Fordham

Latin Cazının “Tek Kişilik Dev Kadrosu” Chucho Valdes Londra’daydı!

Bu yazım 20 Aralık 2014 tarihinde http://www.cazkolik.com adlı internet sitesinde yayımlanmıştır: Yazıyı okumak için tıklayın

Londra Caz Festivali kapsamında gittiğim ikinci konseri ise 22 Kasım akşamı Chucho Valdes verdi. 72 yaşındaki Kübalı piyanist, besteci ve aranjör, sahneye çiçekli gömleği, ışıl ışıl parlayan kol düğmeleri ve siyah rugan ayakkabılarıyla çıkarak Küba esintilerini bize kadar taşıdı. İspanya’da yaşayan sanatçıyı Kings Place adlı kültür merkezinde üç akşam üst üste vereceği konserlerden sonuncusunda izledim. Biletler önceden tükenmişti. Elleri bütün gece piyanonun üstünde deyim yerindeyse “kelebek gibi uçtu.” Hem de kendinden çok genç bazı sanatçıların aksine, sahneye notasız çıktı ve bu yaşında tüm şarkıları ezberden çaldı.

Latin cazının maestrosu Chucho Valdes (Fotoğraf: Özgür Yüzak)

Latin cazının maestrolarından Chucho Valdes
   (Fotoğraf: Özgür Yüzak)

Bence tüm zamanların en güzel çizgi filmlerinden biri olan Chico and Rita’nın müziklerini yapan piyanist babası Bebo Valdes oğlu Chucho’ya üç yaşında müzik öğretmeye başlamış. The Guardian gazetesinin caz eleştirmeni John Fordham’a göre “caz piyanonun en şahane virtüözlerinden biri” olan Chucho, kariyeri boyunca beş Grammy ödülüyle bu özelliğini adeta tescillemiş. Dünyanın en iyi beş piyanistinden biri olarak gösterilen müzisyen aynı zamanda babası, kendisi ve oğlundan mütevellit piyanist ailesinin en ünlüsü.

Başlangıçta Chucho’nun tek başına çalacak olmasını yadırgadım, latin caza bir perküsyon, en azından bir “shaker” ister dedim. Ama yanıldığımı birkaç şarkı sonra anladım. Zira Chucho zaten tek kişilik bir orkestraydı! Çünkü icra ettiği kompleks armoniler konseri çözmesi çok zevkli bir bulmaca haline getirmişti.

Sadece Küba müzikleri değil, caz ve latin caz parçalarının da icra edildiği konserin belki yarısı çok bilinen şarkılardan oluşuyordu. Ama Chucho bunlara yeniden hayat öpücüğü vermeyi bildi. Duke Ellington’ın “Caravan”ı,  tüm zamanların popüler ve belki de en eskitilmiş latin şarkısı “Besame Mucho” ve Barbra Streisand’in ballad’ı “People” bunlardan birkaçıydı. Zengin piyano aranjmanı pek enstrümantal çalınmayan “Over the Rainbow” şarkısında vokal desteğini aratmadı. Kah yumuşak melodilerle ruhumuzu okşadı Chucho, kah enerjisiyle bizi göklere taşıdı. Tek set halinde verdiği konserin ilk bis’inde bir “ah” çekti Chucho. Güldük hep birlikte. Yorulmuş olacaktı. İzleyicinin ısrarlı alkışları onu ikinci bir bis yapmaya ikna etti. Bütün salonun bayıldığı konser bittiğinde bir buçuk saatin nasıl geçtiğinin ancak farkına vardım. Salondan ayrılırken Chucho’nun müziğiyle sarmaş dolaştım…

Amerikalı Caz Vokalisti Jane Monheit’ın Londra Çıkarması…

Her yıl Kasım ayında gerçekleşen Londra Caz Festivali’nin iki konserine bilet almıştım bu sene. Yüz bin kişilik izleyici kitlesine sahip festival kapsamında gittiğim konserlerin ilkini 19 Kasım’da Amerikalı caz vokalisti Jane Monheit verdi. Çok iyi tanıdığım bir isim olmamasına rağmen söylediği birkaç şarkıyı dinleyince ses rengi ve yorumu hoşuma gitmişti. New York’lu Monheit, stüdyoya ilk kez 22 yaşında girmiş ve 2003 ile 2005 yıllarında Grammy ödülüne aday gösterilmiş. Dokuz albüme sahip ve genelde kendi üçlüsü (trio’su) ile sahne alıyor. Davulcusu aynı zamanda eşi.

Jane Monheit konseri (Fotoğraf: Filiz Taylan Yüzak)

Jane Monheit’ın bu yılki Londra konserinden bir kesit… (Fotoğraf: Filiz Taylan Yüzak)

Monheit Londra’da daha önce sıkça konser vermiş bir müzisyen, hatta kentin meşhur caz kulübü Ronnie Scott’s’taki konserlerinin biletleri hep önceden tükenmiş. Ama bu seferki Londra konserinde bir tema izleyerek caz şarkıcısı Judy Garland’a saygı gecesi yaptı. Bu isim herkese tanıdık gelmemiş olabilir, ama 1939 tarihli “Oz Büyücüsü” (The Wizard of Oz) filminin baş kahramanı Dorothy’yi sanırım çoğumuz hatırlıyoruzdur. Aşağıdaki fotoğrafı görünce hafızanızın tazeleneceğine eminim. Garland 17 yaşındayken oynadığı bu rolden sonra caz şarkıcılığına soyunmuş ve 47 yaşında intihar ederek maalesef hayatına son vermiş bir ünlü.

Judy Garland "Dorothy" rolünde...

Judy Garland “Dorothy” rolünde…

Peki Monheit neden Judy Garland’ı anmak istemiş? İçi kan ağlasa bile izleyicilerine güzel zaman geçirtmek için, neşeli, eğlenceli “swing” tarzında caz yapan Garland onun “ilk kahramanıymış”. Konserde ondan bu anlamda ders almaya çalıştığını söyledi.

Gecede söylenen şarkıların çoğunu bilmiyordum, ama tanıdık olanlar şunlardı: “I Got Rhythm”, “But Not for Me”, “On the Sunny Side of the Street”, Nat King Cole’ün “Embraceable You”su, Garland’ın ilk kaydı “Swingin’ at The Savoy”, meşhur şarkılarından “Over The Rainbow” ve turneye adını veren “Hello Bluebird.”

“On the Sunny Side of the Street” sadece kontrbasla söylendiği için çok hoş tınladı. Yalnızca piyano eşliğinde icra edilen “Embraceable You” ise epey duygusaldı. “I Got Rhythm”da Monheit’ın doğaçlamaları çok iyiydi. Ama konserin kilit şarkılarından Over The Rainbow’un vokallerini özensiz buldum. Zaten genel olarak konserden tam anlamıyla zevk aldığım söylenemez, Monheit beni heyecanlandırmadı o kadar. Sıradan geldi vokalleri, sanki tüm kalbiyle söylemiyor gibiydi, tembel bir vokal stili vardı çoğu şarkıda. Ne gırtlağı bir siyah vokalist kadar güçlüydü -ki bunu beklemek belki yanlış-, ne de yaşanmışlığın izleri sesine beğendiğim caz vokalistleri (efsanevi Dee Dee Bridgewater gibi) kadar yansımıştı. Zaten son albümü de pek beğenilmemiş, dinleyicileri internette genelde ses renginin değiştiğini söylemişler. Bunun dışında şarkıların çoğunda notalarına bakması da olumsuz hislerimi pekiştirdi. Bir de çok cilveliydi, hep cazibeli, şuh hareketler, saçlarıyla oynamalar, dönüp sık sık kocasına flörtöz bakış atmalar, romantik şarkılarda hep ona dönerek söylemeler, havalı yürüyüşü, sahnede dönüşü, şen genç kız kahkahaları, bunların hepsi de bana bunun bir “şov” olduğunu düşündürdü. Eh, ne de olsa “gösteri devam etmeli” değil mi? (Bkz. “There’s No Business Like Show Business”)

Konser mekanı, sosyetiklerin takıldığı Chelsea’de bulunan küçük bir salondu. Yaşlı ve orta yaşlı izleyiciler ağırlıktaydı. Hatta arkamda oturan iki yaşlı kadının konuşmalarına kulak misafiri oldum, kadınlardan biri ötekine sebzelerini (elbette!) organik aldığından bahsediyordu. Sadece bu bile Chelsea’de bulunduğumuzun bir işaretiydi sanki! Şık giyinmiş müzisyenler, loş ışıklı bir salon, çok çaba sarf edilmeyen bir vokal tarzı.. bütün bunlar bana bir çeşit “otel cazı” ya da “asansör müziği” gibi geldi açıkçası. Pazar kahvaltısında fon müziği olarak dinlenir elbet.  Ama bunun ötesine pek geçemedi benim gözümde. Salon hınca hınç dolu olmasa da izleyicilerin çoğu benim aksime durumlarından hoşnut görünüyorlardı.

İyisi mi ben sizi Monheit’ın güzel yorumladığı caz standartlarından “Cheek to Cheek”  ile baş başa bırakayım. Keyifli dinlemeler!

Concert Review: E17 Large Ensemble at Kings Place

E17 Large Ensemble (Kings Place, Hall Two-The Base. 31 May 2014, Review by Filiz Taylan Yuzak)

Image

Photo credit: Özgür Yüzak

E17 Large Ensemble a jazz quartet plus eight wind instruments. The band is based in Walthamstow, giving rise to the name of the band. The ensemble was formed in 2009 by saxophonist Carlos Lopez-Real and pianist John Turville for a performance to open the Walthamstow Jazz Festival, and the band has been continuing its experimental jazz odyssey since then.

My favourite song was Oak Hill, with a laid-back feel, and leading towards a peaceful, heart-warming piano solo. Posy for Rosie was another great piece, written by Josh Kemp for his daughter. Flutes created a joyful and playful atmosphere.

The second set brought on vocalist Brigitte Beraha,  always such a happy performer. Sketches of Anatolia included just one song inspired by Turkey / Turkish, Neden?, meaning ‘why?’ a setting of a poem by Ercan Akcay, a poet from Istanbul. This was a new commission especially written for Saturday’s performance. It was “the highlight of the concert” and “exotic”, we were told. This composition by pianist Hans Koller was premiered in this concert with enthusiasm, but with an English accent. Here is a little sample of the English translation:

“Why are the stars in the sky far away and alien?
The glint in eyes appears friendly
Why does the furious sea hurt my bones?
My red shroud melts in the waves
Southwest steps in then and ruins my flesh
Then maybe you’ll understand.. why?”

*** E17 Large Ensemble:

John Turville piano, director
Brigitte Beraha voice
Jez Franks guitar
Dave Manington bass
Nick Smalley drums
Robbie Robson, Hugh Pascall, Tom Allan trumpets
Tori Freestone tenor sax, flute
Carlos Lopez-Real alto sax, flute, clarinet
Josh Kemp tenor sax, soprano sax
Alex Merritt tenor sax
Mick Foster baritone sax, bass clarinet

*** Filiz Taylan Yuzak is  a London-based Turkish writer who has a blog in Turkish

My review in London Jazz News is up here.